- Şiir
- 3.3.2018 09:29:50
- 0 Yorum
- 1034
Gerçekten çocukluğumdan bu yana severek beğenerek okuduğum Turgut Uyar, Cemal Süreya, Ahmed Arif başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerimizden dizeleri sizlere sunmak istedik.Tamamen duygularımızı okşayan ve yarattıkları ahenklerle buluşarak kalbimize dokunan en kıymetli en kadim sanatçılarımızı bir araya getiridir.İşte size duygu yoğunluğu yaşatacak şiirler...Şiirle kalmanız dileğiyle sevgiler...
1. Bir Kırmızı Örtü, Turgut Uyar
Toni Schneiders, Almanya, 1951
şimdi çok değil ama karamsarım
bazı şeyleri yaşayamam
elim ellisinde bir adamın kalbini yokluyor
düzgün atışlı ağaçlı herkesle birlik
biliyorsun
sonra bütün bunların üstüne
bize yakışmayan bir bezginlik
ellerim gene de vazgeçilmez bir suda
benden ayrı yüzüyorlar dupduru
bir bozguna yukardan bakıyorum
kimseye yakışmayan bir bezginlik
beyaz bir örtü gibi üstümüzde
daha kötüsü
kırmızı bir örtü gibi
2. Onur Da Ağlar, Ahmed Arif
Toni Schneiders, isvicre, Zurih, 1961
Gözlerinin pınarında
Bir bulut,
Boşandı boşanacak
Nerdeyse.
Aklımdan geçenleri
Okuyorsun su gibi.
Dünya gördü
Bizi boğazladılar…
Tutma gözyaşlarını
Onur da ağlar…
Bırak yıkansın gökyüzü,
Lacivert, yeşil, altın
Işıkları günbatının.
İşte şafaktayız gene
Çırılçıplak
Ve mavi.
İşte sanki dağ yeli
Ve işte sanki meltem…
Kimse toz konduramaz
Kesip attığımız tırnağa bile.
Sen en güzel kızısın
Bütün galaksilerin
Bense tözüyüm artık
Akkor tözüyüm
Prometheus’u yakan
Kara sevdanın…
Ne alnımızda bir ayıp
Ne koltuk altında
Saklı haçımız
Biz bu halkı sevdik
Ve bu ülkeyi.
İşte bağışlanmaz
Korkunç suçumuz..
3. Leke, Gülten Akın
Toni Schneiders, 1950
öğrendik de körmüş, sanki yokmuş
ne yol ne bir geçip giden
ne kaydını tutan geçip gidenin
dediler ki
onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak
oysa
utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus
tak başına mutlu olmak
sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri
leke dokuya işledi
susarak susarak
4. Mavi Randevu, Celal Sılay
Toni Schneiders, Norveç, 1959
Mavi bir elbiseyle gelmiştin, gökyüzü maviydi.
Getirdiğin rüzgârla ev kokuyordun..
Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..
Bin dokuzyüz kırk iki baharıydı
Bahçeli pencereler önünde geziyorduk,
Gözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum
Gökyüzü maviydi, mendilin maviydi
Sıcak nefesin yüzüme değiyordu
“Evlenebilir miyiz” diye sormuştum,
Yürüyüşün değişmiş, yüzün pembeleşmişti;
Mavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.
Elini elime verdin, ayrılıyorduk,
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,
“Sık sık konuşalım” demiştin; gittin..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..